Monday, October 25, 2010

feysbuk

her seferinde ayni soru: ¿qué estás pensando?

hic birsey dusunmuyorum. wallahi. deli olazam, icimden "sana neeee" demek geliyo, diyemiyorum. insan ne zaman herseyi bi kenara birakip feysbukla kavga etmeye baslar? evet vahim bir durumdayken :)

mesela, gunlerdir evden pek cikmamissa, pijamalari hala uzerindeyse, gunun her turlu ogununu mideye coktaaan indirmisse, yakin zamanda sinavi olmasina ragmen dogru duzgun okula gitmemisse... ustune bir de arada sirada kendine is arayip eline birsey de gecmiyorsa, o vahim duruma ulasmis olabilir. tabii listeye birkac sey daha eklenebilir, ama halk buna hazir degil :P

gelelim feysbuk sorunsalina.

seviyor muyum? haaaayiiiiiir.
kullaniyor muyum? evet .

isim gucum yok, oole agzi acik ayran budalasi gibi bakiyorum ilk sayfasina saatlerce. hipnotize etti beni. evet. kesin. baska aciklamasi olamaz. olmamali da. mesela, cok sikici ve monoton bir hayatim yok, arkadassiz asosyal degilim, yapacak islerim var, ders var, var oglu var... yani bulabilirim. ama bulmuyorum. neden? hipnotize oldum cunku.

boylesine gereksiz yaziyi da feysbuka bakmamak icin yazmaktayim zaten. ama durduramiyorum kendimi, aciyorum bakiorum, degisik birsey olmus mu diye.. olmamis. peh.

yeni bisiler lazim.

Yeni bir aşk yeni bir iş
Yine gülecek bir neden lazım
Yeni bir haber yeni bir kader
Bunlar için bana şans lazım


Yeni bir duruş yeni dokunuş
Tek tek keşfetmem lazım
Yeni bir hayat gerisi bayat
Kendime yeni bir ben lazım



oldu da bitti masallah....

is bulmak ne zormus ayol. aramasi bi zor, bulmasi ayri zor adeta.
tabii bir de isten kastimiz ne, onu iyice kavramak bilmek lazim. ya da bu zamana kadar findik fistik islerde calismis bir bogazicili ne yapabilir, onu bulmak lazim. gider bir sirkete ust duzey yonetici olur sanirsam ya da kendi isini kurar. gider daha okulu bitmeden canla basla stajlar yapar, gelecegini saglama almak icin ugrasir didinir durur. bunlar sosyal bilimler veya muhendislik bolumlulerin ogrencileri olsa gerek. cunku felsefe okuyan, okumaya calisan, zamaninin cogunu aylaklik yaparak veya gezerek geciren bir ogrenci, hic bir halt yapamaz gordugum uzere..

akli basina gelse de, biraz denese cabalasa da, ne istedigini tam bilmediginden olsa gerek, boyle bos bos vakit gecirir, sitelere bos cvler koyar, dergilere acentelere mailler atip geri donmelerini bekler. ama kimse donmez, uzulur... salak oldugundan midir nedir, oturup dersine calismaz, Kant, Hume, Hegel ya da Aristo okumaz, gider gezi planlari yapar, gider 3-5 gunluk ecnebilerle gezer muhabbet eder. ya da oturur evde dizi film izler yine amacsiz...

belki de insanlarin tahmin edip durdugu gibi adaptasyon sorunu yasamaktadir, kim bilir...

Wednesday, March 17, 2010

bugun ispanyollar icin ne yaptin?

saka maka, agustos sonundan beri kac ay gecmis buraya geleli, burda bi duzen kurmaya calisali, biseyler yapmaya ugrasali.. siz hesaplamadan ben soyliyim, 7 ay. yarim seneden azcik daha fazla bi zaman dilimi. peeh..

insan cidden zamanin ne kadar hizli gectigini sayiya vurdugunda anliyo, kavriyo. gonlum isterdi ki bunun bilincine hic varmayayim, kayip giden zaman gitmis olsun, hatta hic gitmesin, zaman donsun, dursun, buyumeyelim, yaslanmayalim, hic zaman kaybetmeyelim...

cik, olmuyo walla. hani ilerde zamani durdurabilen bi alet yaparlar mi, teknoloji ve bilim bu konuya da el atar care bulur mu, ayni yaslanmayi geciktirmeye calistiklari gibi, bilemem. hos el atsalar da becerebilirler mi, muamma o da:)

evet.
bugun ispanyollar icin ne yaptim.
bugun ispanyollar icin birseyler yapmayi biraktim.

baktim ki ispanyollar benim icin hicbirsey yapmamislar bugune kadar.

soru sormusum, cevap vermemisler.
yardim istemisim, etmemisler.
davet etmisim, katilmamislar.
ozel gunler kutlamisim, tebrik etmemisler.
gorusmek istemisim, azcik zaman bile ayirmamislar.
ogrenmek istemisim, ogretmemisler.
konusmak istemisim, sallamamislar.
sevmek istemisim, izin vermemisler.

anladim ki hicbir zaman hicbir sey yapmayacaklar.

insan dusunuyo her gun, her sabah kendiyle basbasa yurudugu ayni yolda, niye geldim ben buraya diye.

ilk geldigim zamanlarda boyle bir cosku, bir sevinc, bir umut, kocaman bi heyecan vardi icimde.

ama herseyden onemlisi bi AMACIM vardi.

1 yila yaklasik bir surede ispanyolcayi sular seller gibi ogrenmek, bol bol pratik ederek mukemmele yaklastirmak, ispanyol kulturune ve insanlarina mumkun oldugunca entegre olmak ve benzeri diyelim...

7 ay gecti aradan... geriye donup baktigim, bakinca o kafamda yarattigim tozpembe dunyadan geriye pek biseyin kalmamis oldugunu farkettigim, neredeyse kayipmis gibi gelen bir zaman dilimi bu.

"zaman kaybetmek" her dilde, her ulkeden insanin ölesiye korktugu bir fiil, bir ifade. hatta nerdeyse ölüm kadar korkutucu. birseylerin yolunda gitmedigi sezildigi anda sirf zaman kaybetmemek adina bircok sey yarida birakilmistir su ana kadar. iliski, is, okul, akliniza her ne gelirse. neden? cunku herseyden degerli olduguna inandigimiz o zamanin, kucuk bir dilimi bile olsa, cok daha farkli sekilde degerlendirilmesi gerektigini dusunuyoruz sanirsam. kafamizda hep suphe: acaba o seyi degilde baska bir seyi yapmis olsaydim bu zamani kaybetmemis mi olacaktim? daha mi yararli olcakti bana? daha mi iyi gelcekti?

nerden geldim ben buraya simdi?
hee evet.

simdi geriye donup baktigimda, o en basta planladigim, hayallerini kurdugum amaclarimdan hangileri gerceklesti? geriye su 3 ayda gerceklestirilecek hangileri kaldi?

iste bu zaman dilimini degerlendirdigimde kendimce, icim icimi yiyo. beynimi kemiriyo o kurtcuk:

"acaba zaman mi kaybediyorum?"
"acaba bosu bosuna mi geldim ben buraya?"
"ne yapiyorum ben?"
"ne yapacagim?"

falan filan.

herseyi gectim, en cok koyan da su:

DENEMEDIM DEGIL...

Sunday, March 14, 2010

anne ben bloglu oldum!

senelerdir var olan bu blog cilginligina ben de katildim, vay anasini.
demek bu kdr kolaymis hadi hop madem diye bir can sikintisi aninda aciliomus.
oysa ki o kadar da direndiydim. aslinda uzun zamandir direndigim pek cok seyi son birkac aydir hic dusunmeden yapmaya basladigimi farkettim su an itibariyle. meger ne cok kural delinip, sinir asilabiliniyomus.. bi anlik karar mi yoksa "amaaan, bosver" mi, bilemicem.. kafa patlatmaktan dusunmekten de yoruldum zaten. soyle, her zmn oldugu gibi ruzgarima kapilayim gideyim yine. planlar yapmayayim, kurmayayim kafamda. ruhum biraz huzura erissin, diyorum, ama yapamiyorum. herhangi bir konuda sacma bile olsa ufak tefek bile olsa dusunmeden, olasiliklari hesaplayip degerlendirmeden hareket edemiyorum. umursamadan edemiyorum. bosveremiyorum. sallamazlik edemiyorum ya da sallayamiyorum -artik hangi acidan bakarsaniz.

yaa, iste boyle. guzel bir giris yapayim dediydim amma ve lakin, olmadi gibi. oldu mu? himhimhim.

itiraf ediyorum. bir blog umsum vardi teee fii tarihinde. msnspace denen sacma sanal ortamda. kim bilir ne oldu o yazilar, kimler tarafindan okundu, peeh.. buraya varmadan onceki duragim da ispanyol facebook u tuenti oldu. hani ispanyadayiz ispanyollarin arasina karismaya calisiyoruz ya.. o da ayri bi hikaye zaten. irili ufakli cabalarla deneme yanilma yonteminin yanilma kisminin bolca basarildigi bir hikaye olur kendileri :) baska bir zaman baska bir esintide onu da yaziveririm artik..

kader kismet, napalim :P

H.


sen de yaz yaz yaz bir kenara...

yazdikca yazasim mi geliyor ne :)

ama beynim zihnim biraz dolu son gunlerde, neyi yazsam nasil yazsam hatta hangi dilde yazsam bilemedim. ana dilim, kendi dilim turkce yazsam, turkten cok ecnebi arkadasim var kardesim, onlar da anlasin isterim. ama sonucta hicbir dil kendi dilin gibi olmaz ki, olmuyo yani.. e yazip yazip da ceviremessin... artik, icimden hangi dilde kimlere hitap etmek gelirse o sekilde yazarim, kimseler alinmasin, gucenmesin:)

peki simdi niye yaziyorum?

bilmem, unuttum..
sanirim ispanyolca odevimi yapmamak icin bir bahane :)

zaten hrseye her zaman bir bahanem, bir "but" im var.. gecenlerde konusurken (ingilizce) farkettim, her cumlede "but" kullaniyorum. herseye muhalefetim adeta. bi kere de sus bi dinle, bi kabul et, bi olur de, di mi? iiih yok. o "but" ille de girecek! adeta yasam bicimim haline gelmis surekli reddetmek :P ama bi onceki yazimda da soyledim. insan an geliyor gayet de guzel esneyebiliyor.. o "an" lara ve o "an"lardaki psikolojik duruma bagli sanirsam.

zaten her zaman radikal kararlari enine boyuna dusunup almamisimdir. hep bir "an"lik fevri harekete dayaniyo. birine sinir mi oldum, zamaninda hayatimin onemli bir parcasi olmus olsa bile bir "an" gelir, "cat" diye siliveririm, telefonumdan veya herhangi sanal alem listelerinden. hani hic dusunmeden, elin ya da mouse un oraya giderkenki o ikileme dusmeden, ismi gordugum anda, hmm diyip ya da hatta demeyip o butona tiklamak, 1 saniyeyi almamistir. haa, cok oncesinde dusunmus, yapmamaya karar vermisimdir. ama nedense birdenbire yapmaya karar vermek yapmamaya karar vermekten cok cok daha kisa surer. benim icin tabii..

ayni sey bazen duygularim icin de gecerli olmustur. uzun bir sure diliminde, hayatimdaki birinin oldugu yerden birden bire 0a hatta eksiye dusmesi bazen sadece 1 "an" alir. soyledigi bir kelime, verdigi bir tepki, attigi bir bakis, yeter de artar bile. diceksiniz, o kadar mi kolay birini ruhen ve fiziken silmek diye... evet bazen o kadar kolay oluyo ki, ben bile sasiyorum. neden kesinlikle degmez insanlar icin bunu basarmak bunca zaman alirken, hatta israrla yanlis kararlar alip yanlis davranirken, hayatimi kaplamis kisilerin "silinmesi" sadece bir "an"a bakabiliyor? bilmiyorum.

ben iste.
benim bana ne zaman soz gecirdigim gorulmus ki?

bu sefer de silmiceem tuttu. silemiyorum. elim varmiyo. nie? sacma. gereksiz. anlamsiz. hic. ama oyle. naparsin.

ben iste.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Netherlands'de gozume carpanlar