Yine bir yolculuk esnası, elimde telefon. Evet teknoloji işte naparsin.
hayatım pek predictable. birkaç saatlik uyku ile gecenin bir yarısı dusulen yollar, otobüsler, uzun sıralar, elde bavul, sırtta çanta, yine ağır. Beklenen uçaklar, geçmeyen dakikalar, yerlerde uyuyan yolcular, am en önemlisi yolculuklarımın hic değişmeyen öğeleri: aglayan bebekler ve o malum yere sigmayacagi icin reddedilme riski taşıyan çantam.
Her yolculukta olduğu gibi sinir stres maksimum seviyede, bu sefer başıma ne gelecek diye düşünürken, içinde dünyaları tasidigim çantamin askısı kendini yerçekiminin kollarına bıraktı. Sorun yerçekimi değil, onun keyfi gıcır, hayvan ölüsü kıvamındaki eşyayı taşıyacak olan benim kollarım... Sırtımda başka bir hayvan ölüsü, kollarımda başka bir tane, pet cemetery şeklinde havaalanı yollarında ilerlemek gerçekten zor.
O değilde, hepimiz birlikte bu uçaklara binebilecek miyiz, ben onu merak ediyorum....
No comments:
Post a Comment