Bu sefer de, bell hooks'un
beyaz feminist kadinlarin siyahi cilekes kadinlari, yasadiklari baski ve
zorluklari gormezden gelerek kendi feminist kuramlarini olusturmalari uzerine
bir paper yazmak yerine, alakasiz baska birseylerden bahsedecegim. Daha once de
bahsetmis oldugum gibi, kicimin sikistigi kritik anlarda yaraticiligim tavan
yapiyor ve icimden sayfalarca yazmam gerekenden cok baska seyler yazmak
geliyor.
Cok uzun zamandir yazmak istedigim
bir konuya parmak sokacagim bu gecenin saat 1bucugunda. Nedense surekli baska
konular araya girdi ve ben bir turlu bu kisisel durumumdan bahsedemedim,
kahroluyorum adeta.
Latin Amerika'daki kadin
hareketleri ile Avrupa'dakileri karsilastirdigim odevime bir baska ara vermistim
ki, sevgili ev arkadasimla disari ciktik. 2 gundur hava cok boktan. Bugun de
tabii ki boktandi, sasilacak bir durum yok yani. Lafi uzatmayayim. Ev arkadasimin
okuldan cok sevimli Kibris Rumu arkadasi bizim evin yakininda ikinci el
marketinde ivir zivir satacakmis. Gitmezsek ayip olur, biz de bir soguk hava
aliriz dedik. Multeci kampimiz sevgili Raval’imizin kargacik burgacik hic
olmayacak sokaklarindan birinde bulunan inanilmaz genislikte bir sushi
restoraninda organize edilen bu markette, ayakkaplar, kolyeler, ivir zivir,
iste ne arasaniz vardi. Bildiginiz ikinci el pazari iste. Los ortamda elinizi
attiginiz bluzun gercek rengini gormek icin disari cikmaniz gerekiyordu, hos, o
karanlik kasvetli havada da asil renk ortaya cikmiyo ama, olsun, hic yoktan
iyidir. Gayet guzel ciciler biciler, vintage kiyafetler (biraz ananevari
ceketler) bir suru sey iste.
Hanim Rum kizimiz o guzel kirpikli
koca gozleriyle (cidden cok seker kiz vallahi, oglum olsa alirdim) ........ o
kadar uzattim ki, sanirim asil konuya gelemeden bu yazi sonlanacak hahahaha.
Kisacasi hanim kizimizin
gozlerini cok begeniyorum, soyliceklerimin gozleriyle alakasi yoktu. Kurmaya calistim,
olmadi. Kendisini bir daha gordugumde ona da aktaracagim bu samimi ve masum
duygularimi, kesin kararliyim.
Velhasilkelam, laf bir yere
geldi, hanim kizimiz dedi ki: “(ispanyolca) ben esyalarimdan ayrilamiyorum,
zaten cok azcik esyam var, onun da etkisi vardir.” Ben bu cumleyi duyar duymaz,
“allah, dedim, ruh ikizi miyiz neyiz, aynen ben de oyleyim.” Bunlari yuksek
sesle soylemek icin cevirene kadar ispanyolcaya, vazgectim soylemedim. Onun yerine
burada beni okuyan 3-5 kisiye yaziyorum.
Artik, bagimliliklarin
bagimlisi oldugumdan midir, herseye gereginden fazla anlam ve onem yukledigimden
midir, ya da bir cesit ruhsal bozukluk mudur, nedir, psikologlara sesleniyorum,
ben de esyalarimi birakamiyorum, onlardan ayrilamiyorum. Herhangi birinin
hediye etmis olmasina gerek yok, cok sevdigim ve cok fonksiyonel buldugum
kiyafet, esya, ivir zivir, her ne ise o cisim, ayrilmayi biraktim, yanlislikla
kaybetmeye veya baslarina birsey gelmesine tahammul edemiyorum bile.
Ornekler:
Ispanya’ya tasiniyorum. 2 yil
evvel granada’dan aldigim, istanbula getirdigim bolbol giydigim pofuduk
terligimi barselonaya da getirdim. Kocaman terlik yani, ayakkabi gibi. Ama mor,
ama cok seker, ama ben onu cok begenerek tee granadalardan ayaklarim usumesin
kalorifersiz evde diye almistim. Severek giymistim. Simdi onu birakip baska bi
tane satin almama ne gerek var ki? Oylesini bi daha nerden bulcam? (sanki hint
kumasi, turunun son ornegi)
Nerdeyse 10 yil evvel aldigim
artik sirti onu arkasi yenmis siyah bluzum. Bence hala cok seksi. Gogus dekoltesi
kararinda, boyu super, kolsuz ama omuzdan boyle minik firfiri gibi biseyi var,
beni zayif gosteriyo. Dekoltesinden bahsetmis miydim :P siyah, seksi, yerseye
gider. Ohoo bi daha nerden bulcam oyle bluzu. Heralde bluz o dekolteden caaart
diye yirtilip memelerim firlayana kadar da giymeye devam edicem. Hih!
Yine Granada’dan aldigim, cok
begendigim, cok orijinal olmasa da turkiyede oyle olan, duvarima asarim dedigim
bez. Oyle bez diyip gecmemek lazim. Istanbulda astimdi, cok guzel boyle
spirituel egzotik hava vermisti odama, duvar halisi gibi bisey ama gunes var,
yildizlar var, hint isi bisi. Cok hos. Barselona’da da asicam duvarima dedim
getirdim. Ohoo biraz odama ruh katayim dedim. Hala asamadim. Olsun. Asicam. Hatta
hemen yarin asmanin yollarini aricam.
5 senedir giydigim cizmelerim.
Siyahlar, boyu tam istedigim yerde, hemen giyiliyo oyle 40 saat cebellesmeye
gerek yok yani, topuksuz ama gayet hos, sportif ama gece de giyilir. Artik biraz
eskidiler. Tamam biraz da su aliyo icine, yagmurda giyilmez. Olsun, benzerini
bulup da alana kadar, ben bunu giyerim.
iste yenisiyle eskisiyle uzerime
olan, gobegimi saklayan, hala saglam, bluzlarim tisortlerim, eteklerim,
pantolonlarim. Kiminin rengi atmis, kiminde delik olusmus, kimisinin gotu
yirtilmis, olsun. Kim ugrasicak alisverise cikip yeni dolap duzmekle. Ayrica tukete
tukete bi hal oluyoruz zaten. 5 tisortle 2 hafta gezebildim hollandada demek ki
sorun yok.
Aaa iste o muhtesem montum. Uzun,
kocaman kapsonlu, fermuarli. Hem de sicacik tutuyo, bi 5 senedir birlikteyiz
her kis. Simdi onu da mi birakaydim, yagmurda ya da soguk kuzey gezilerimde
onsuz donarim. Dugmelerinin bazilari kopmus olsa da, cebi biraz delinmis olsa
da. Olmaz yani, aynisindan nerden bulucam.
Kuzenimin verdigi yuzugu de
heralde bi 7-8 senedir ameliyat/rontgen/cigkofte yogurma gibi islemlerin
disinda cikarmadim parmagimdan. Sag yuzuk parmagim o yuzukle butunlesti bence. Bi
kaybedersem var ya, yikarim ortaligi.
Hollandada eldivenlerimi
dusurdum. Basit, siyah ozelliksiz eldivenler. Kaybettim. 2 gun yas tuttum. Sonra
gittim HEMA’dan kendime uygun eldiven aradim, benzerlerini bulamadim. Ya cok
inceydiler, ya rengi uymadi, ya da sadece hosuma gitmedi. Sonra radikal bir
kararla kirmizi eldiven aldim. Normalde hic kirmizi kiyafetim yoktur.
Sonra yine Hollanda’da sarhos
kafayla eldiven giy cikar merasiminden olsa gerek, bilegimdeki siyah lastik
tokayi dusurdum. Karalari bagladim! O toka, kardesim bilir, hayat kurtarir, en
ufak sikinti sicak basmasi bunalma aninda pit diye saclar tepede toplanir. O toka
odunc bile verilmeye kiyilamaz. 2 gun de onun yasini tuttum. Sonra yerde bi
lastik toka buldum. Benimki gibi degildi. Sacma bi renkte demirliydi,
demirliler iyi is gormez, sacinizi cekerler koparirlar. Olsun, napalim dedim. 1
ay onla idare ettim.
Yine Hollanda’da surekli
cantamda tasidigim tukenmez kalemimi de kaybettim. Onemli tabii, bir ihtiyac aninda,
hemen cikarip not alirsiniz. Olmazsa olmaz. Kartpostal bulup hemen yazi yazar
postaya verirsiniz. Kalem sart. Ben yine kendimi oksuz kalmis sezercik gibi
hissettim. Sonra hollanda PTTsine gittik, masada bi kizin yaninda duran kalemi
caldim. Cok manidar, cunku nokia connecting people kalemiydi. Kicin kicin
kactik hemen. Belki kizindir bizi kovalar diye.
Bir suru sey biriktirme huyu
da buna bagli olabilir. Gittigim konser tiyatro biletleri, gezdigim sehir haritalari,
CS misafirinden bana birakilmis bir notlar... Allahim sapik miyim neyim tobe
tobe... Sonra seneler gecince acip bakiyorum birikmis seylere, hop hepsini
atiyorum.
Sonuc olarak yerlerini
doldurana kadar kaybettigim veya bulamadigim esyalarimin yoklugunu cok agir
hissedip icimde ve disimda yasini tutuyorum. Kim bilir daha boyle ne kadar cok
hikayem vardir, yerlerini doldurmus oldugum icin pek hatirlayamiyorum.
Sonra farkettim ki, eski
sevgililerimle iletisimimi koparamayisim ya da bilerek ve isteyerek
koparmayisim da bu sebepten olabilir. Bana ait seylerden kolay kolay
vazgecemiyorum, let go of it yapamiyorum. Baglaniyorum hemencecik, hele
anlamlilarsa ya da zamaninda yeterince anlam yuklemistiysem, saniyorum,
yerlerine baska birini koyana kadar onlari bile kaybetmek istemiyorum.
Bir teori bu, neden olmasin.
1 comment:
Aa senin kardeşin de var, sen niye böyle sahiplenmecilik yapıyorsun ki? Hadi ben tek çocuğum, sonuna kadar değerli herşeyim (ne yazık ki) takıntı derecesinde, sana ne oluyor? :) Yok Hümacığım çok normal, benim de aramda gönül bağı oluşup vazgeçemediğim çook şey var -- ama şu son paragraf da buna dahil mi, bak o güzel konu!
Post a Comment