Wednesday, November 30, 2011

bir pazar da boyle gecti


A’dam gezimden hemen once gecirdigim bu birkac gun her acidan cesitli duygular, yorgunluk ve rahatsizliklarla dolu birkac gun oldu. Yogun bir haftasonu hatta haftabasi, ders, gezme, tozma, eglence, alkol, dans, heyecan, sinir stres, hangover, hersey adeta 3 ayin acisini cikarircasina bir Barcelona aksiyon patlamasi yasandi. Hic bu kadar yoruldugumu hatirlamiyorum.

Hic gelmeyen istek uzerine Cumartesi gunumden bahsetmeyecegim. Aslinda kendi kendime o gunu kayitlara gecirmeme ragmen bu ikiyuzlu sanal dunyaya yansitmayacagim. Merak eden de nasilsa yok, o gun basroldekilerin zihinlerinde kalacak.

Evet Pazar gunu gayet boktan bir halde, bas agrisi mide bulantisi dizileriyle, yemek yiyemeden, yataktan kalkamadan gecirdikten sonra, bir sekilde yeniden ders calismaya adadim kendimi. Arkadasim sabahtan itibaren kus kus helak ol, sonra kalk git kutuphaneye, citir citir cocuklarin arasinda kasin gozun yer degistirmis, bakislarin donuklasmis sekilde ders calismaya calis. Olacak is degildi valla. Nasil oldurdum ben de bilmiyorum. Iman gucu, nelere kadirsin.

Antisistema haftasonusunun bir baska uzantisi olarak, ders calismaya ara vermek zorunda kalip, internetten kazandigim promosyonla, sevgili katalan arkadasimi da koluma taktim ve tiyatroya gittim.

Evet, ilk gercek ispanyolca tiyatro deneyimim, cok da basarili sayilmaz. Zaten su ana kadar “ilkler ozeldir” cumlesini elime gecen her firsatta curuttum. “ozel” kelimesi eger “daima hatirlanacak olan” anlamina geliyorsa, evet, eminim cogu insan “ilk”lerini unutmuyordur o veya bu sekilde.

Velhasil, muhtemelen %60ini anlamadigim oyun Mein Kapital isimli, sistem karsiti, boyle kapitalizmi cesitli yonleriyle, degisik parodilerle elestiren anlamli bir oyundu aslinda. Da biz pek anlayamadik. Cikista da zaten boyle bir mallamisiz, uykumuz gelmis, muhtemelen damarlarimizdaki asil kanin yerinde hala alkol akmakta, ders calismaktan da gozlerimiz belermis, uzerine boyle agir ve felsefik oyunu bunye kabul etmedi tabii. Butun gun bos tutmak zorunda kaldigimiz midemize falafeller bir guzel oturmus. Benim arkadas eve gidip uyuyalim dedi, siddetle karsi ciktim hic acimadan, gozlerinin capaklarina bakmadan. Bre hatun, bitirmemiz gereken heyhula gibi odevler var, saat daha gece 9, ne evi, ne uyumasi. Multeci kampi mahallemizin en luks café/barina surukledim kizi ben o calisma azmiyle. Nitekim oturduk, free wifi ile karsilikli acip laptoplari, caymizi da soyleyip, ders calistik. Arkaplanda cok guzel (allah rahmet eylesin RIP) Amy Winehouse stayla muziklerle, bize servis yapan yakisikli deliguanli ile bizim motivasyon tavan yapti zaten. Bari biz kapadik, ama yine de odevleri bitiremedik.

O diil de, bu esnada yaptigimiz onceki gece dedikodulari ve ertesi gune olan “double date”imiz Barraval’daki “pijo” ambiansimiza daha bir nese katti. 

Evimize dondugumuzde mutlu mesut ve bol heyecanli uyuduk. 

bu satirlari yazarken gozlerimin arada sirada kapanmasina engel olamiyorum. salak olmaya devam ettigim icin, 5 teki otobuse hic uyumadan binip, A'dam a da muhtemelen yine uykusuz varicam. kendimi Coffee Shoplarda teselli etme planlari yapiyorum... 


PS: fotograf tarafimdan cekilmis olup, turkce "krizde degilim, Kristo (Jesus)'dayim, Incil okuyun" anlamina geliyor, ciktigimiz tiyatro oyunundan sonra bu minibusu gormek daha da anlam kazandirdi hayatlarimiza.

No comments:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Netherlands'de gozume carpanlar