Umarim
ayni sey istanbul a giderken de olur.
Havaalanina
rahat rahat hatta yavas yavas vardim tam ispanyol stayla,hic acele etmeden
kosturmadan. Trene yine bir ton para bayildim “artik bu son gidiyorum aq”
diyerek. Sirt cantam kocaman oldu, muhtemelen 10kilonun ustunde ayriyetten
yanimda bi 5 kiloluk supermarket torbasi tasiyorum icine ivir zivir
doldurmusum, ispanyol rahatligimdan eser kalmadi konrollere vardigimda.
Amsterdam
guvenligi isi abartmis, sivilarin oldugu canta ille plastik olacak ve guvenlige
gosterilecek. Benimkini kabul eder mi etmez mi tartarken kafamda, baktim
amcaya, kesin Turk, tipitip, gozluklu, ufak tefek, cirkin, Hollanda’nin hicbir
gen sifresinden nasibini almamis. Bir hapsurdu, “allaaah memleketim!! dedim, Turk
degilse kafami keserim.” Sira bana geldiginde Turk pasaportumu
gostererek adamin gozunun icine bakiyorum ki bana Turk bir tepki versin. Ammavelakin
Ingilizce konustu, icinde tamponlarimin, sampuan, makyaj temizleme
malzemelerimin ve lens suyumun oldugu plastik cantami iyice kurcaladiktan sonra
aramizda soyle bir diyalog gecti, harfiyen aktariyorum:
-you are
going to barcelona.
-yes.
-you live
in barcelona?
-yes
-you have
a spanish man?
-(honk?)
no
-Turkish
man?
-(?) no
- are you
single?
-(??) yes
- hehehe
hadi hayirli yolculuklar.
-(wtf!?)
hee tesekkurler.
Yorum
yapamiyorum, yapabilen beri gelsin.
Dustum ganimetlerimin akibetinin derdine. Aman neyse ki gerek kalmadi cok sukur. Kimse laf etmedi, kizmadi, o korkunc demir parmakliklara cantami sokturtmadi... Kus gibi hafif girdim ucaga, havada tribulanslar arasi patakute ucuyoruz sinterklaas kukilerimi yerken ben...
No comments:
Post a Comment