Evvel zaman icinde kalbur saman disinda, masallara nasil baslanacagini bile
unutacak kadar cocuklugundan uzaklasmis bir cadizila yasarmis uzak diyarlarda.
Bu cadizila dogdugu buyudugu topraklardan kacmis gitmis bir muddet once, fakat
insan evladi tabi, cadi madi ama onun da duygulari var hissiyatli genc kisi, o
guzel verimli muhtesem topraklar gozunde tutermis, gittigi yerlerde yakaladigi
kurbanlarina da hep oralari anlatirmis.
Bir gun en sonunda yeminini bozmus, kendisini bekleyen uzuun ve cetrefilli
yollardan gecerek en sonunda memleketine varmis. Varmis ama nereye varmis. O
ballandira ballandira anlattigi, hep ozleyip gitmeyi bekledigi topraklarin
yerlerinde yeller eser bulmus. O gunluk guneslik, nese dolu, mavi bulutlarin
sehrin tepesinde dolastigi, cocuklarin ciyaklayarak cildirip kostugu sokaklar
simdi sisler icinde, gunesin hic yuzunu gostermedigi, pisli puslu igrenc bir
yer olmus.
Amma ve lakin, attigi her adimda 15 dakika bekledigi, insanlarin vicik
vicik uzerine uzerine yurudugu, trafikte 5 saatini yarim saatlik yola vermek
zorunda kaldigi, alisveris merkezlerinden baska gidecek mekan bulamadigi, her
kose basinin uzun uzun gokdelenlerle cevrelendigi, metro insaatinin 15 yildir
suregelip bir turlu bitmedigi memleketinde, surekli hastalandiran toksik atikli
havasi, foseptikli suyuna ragmen gece olup da o bogazin isiklarini, tarihi yarimadanin
parlak minareleri, sarayin kukuletasini, galatanin kulesini gorunce, hele de
kiz kulesinin yani basindan gecerken soyle bir bakinca tum o telas, trafik, bok
pusur kufrettigi butun hersey kayboluvermis.
Geriye o guzel eski peri
masalivari topraklarinin isil isil boncuk boncuk parlayan silueti kalmis.
tabii ki bu masal burada bitmemis....
tabii ki bu masal burada bitmemis....
No comments:
Post a Comment